Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya İmparatorluğu arasında gerçekleşen ve 1806 yılında başlayan savaş, 28 Mayıs 1812’de imzalanan Bükreş Antlaşması ile sona erdi. Bu savaş, Napolyon Savaşları’nın bir parçası olarak değerlendirilir ve dönemin büyük güçleri arasındaki rekabetin bir yansımasıdır.
Antlaşmanın Öncesi ve Süreci
1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflaması ve Rusya’nın güçlenmesi bağlamında gerçekleşti. Osmanlı Devleti, iç karışıklıklar ve Batı’dan gelen baskılarla uğraşırken, Rusya sınırlarını genişletme ve Karadeniz’de etkinliğini artırma peşindeydi. Bu süreçte, Osmanlı Devleti’nin siyasi ve askeri gücünde önemli bir gerileme yaşandı.
Savaşın Başlangıcı ve İlk Yılları
Savaşın başlamasının ardında yatan nedenlerden biri, Rusya’nın Osmanlı topraklarındaki Ortodoks Hristiyanları koruma bahanesiyle sınırlarını genişletme isteğiydi. Osmanlı Devleti ise kendi toprak bütünlüğünü ve egemenliğini koruma amacı güdüyordu. Savaşın ilk yıllarında her iki taraf da çeşitli cephelerde çatışmalara girdi. Osmanlılar, Eflak ve Boğdan’da Rus ilerlemesine karşı direnirken, Ruslar ise Kafkasya ve Balkanlar’da saldırılarını yoğunlaştırdı.
Savaşın Zirve Noktası ve Dönüm Noktaları
Savaşın en şiddetli çarpışmaları, Tuna Nehri çevresinde ve Kafkasya’da yaşandı. 1810 yılında Rusya, Silistre ve Ruse gibi stratejik öneme sahip Osmanlı kalelerini ele geçirdi. Bu durum, Osmanlı Devleti’ni barış görüşmelerine zorlarken, Rusya’nın da Napolyon’un Avrupa’daki etkisinin artması nedeniyle barışa meyilli olması süreci hızlandırdı.
Bükreş Antlaşması’nın Önemi
Antlaşma, iki tarafın da yorgun düştüğü ve Napolyon’un Avrupa’daki etkisinin giderek arttığı bir dönemde imzalandı. Antlaşmanın bazı önemli maddeleri şunlardı:
Sınır Düzenlemeleri
Osmanlı İmparatorluğu, Besarabya’nın bir kısmını Rusya’ya bırakmayı kabul etti. Bu, Rusya’nın Karadeniz’deki hakimiyetini artırdı ve stratejik olarak önemli bir bölge olan Besarabya’nın kontrolünü Ruslara geçti.
Sırbistan’a Özerklik
Osmanlılar, Sırbistan’a özerklik tanımayı kabul etti. Bu, Balkanlar’daki milliyetçi hareketlerin güçlenmesine zemin hazırladı. Sırp isyanları, Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar üzerindeki kontrolünü zayıflattı ve ilerleyen yıllarda bölgedeki diğer ulusal hareketleri tetikledi.
Eflak ve Boğdan’ın Durumu
Eflak ve Boğdan, Osmanlı Devleti’ne bağlı kalmaya devam etti ancak geniş çaplı özerklik verildi. Bu durum, Osmanlı yönetiminin bu bölgelerdeki etkinliğini azalttı ve yerel yöneticilerin güçlenmesine neden oldu.
Bükreş Antlaşması’nın Sonuçları ve Etkileri
Bu antlaşma, Osmanlı İmparatorluğu’nun giderek zayıfladığının ve Rusya’nın bölgede güç kazandığının bir göstergesiydi. Aynı zamanda, Balkanlar’da ulusal hareketlerin hız kazanmasına yol açtı ve ilerleyen yıllarda bölgedeki siyasi dengeleri değiştirdi. Antlaşmanın ardından Osmanlı Devleti, iç karışıklıklar ve dış baskılarla daha fazla uğraşmak zorunda kaldı.
Rusya’nın Güç Kazanması
Rusya, Bükreş Antlaşması ile Karadeniz’deki etkisini artırarak bölgede güçlü bir pozisyon elde etti. Bu, ilerleyen yıllarda Osmanlı-Rus savaşlarında Rusya’nın avantajını pekiştirdi.
Osmanlı’nın Zayıflaması
Osmanlı İmparatorluğu, Bükreş Antlaşması ile önemli toprak kayıpları yaşadı ve Balkanlar’daki otoritesini zayıflattı. Bu durum, imparatorluğun 19. yüzyıl boyunca süren gerileme döneminin önemli bir halkası oldu.
Sonuç
28 Mayıs 1812’de imzalanan Bükreş Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya İmparatorluğu arasındaki uzun süren savaşın sona erdiği ve bölgedeki siyasi dengelerin değiştiği bir döneme işaret eder. Bu antlaşma, Osmanlı’nın zayıflaması ve Rusya’nın güç kazanması bağlamında tarihsel öneme sahiptir ve Balkanlar’da ulusal hareketlerin güçlenmesine zemin hazırlamıştır. Bu olay, tarihin akışını değiştiren ve dönemin büyük güçleri arasındaki rekabetin bir yansıması olarak hatırlanır.