Jane Eyre – Bölüm 22 ( Sadece İki Sayfa)

Dünya Klasikleri - Türkçe Jane Eyre

“Haklısınız,” dedi; ve bu sözlerle yollarımızı ayırdık. Ne kendisine ne de kız kardeşine bir daha değinmem gerekeceği için burada şunu da belirtmiş olayım: Georgiana, modası geçmiş ama varlıklı bir adamla avantajlı bir evlilik yaptı; Eliza ise gerçekten manastıra girdi ve bugün, çile dönemini geçirdiği manastırın başrahibesi olarak, servetini de oraya bağışlamış durumda.

İnsanların, uzun ya da kısa bir ayrılıktan sonra eve dönerken ne hissettiklerini bilmiyordum; ben hiç böyle bir duyguyu tatmamıştım. Çocukken uzun bir yürüyüşten sonra Gateshead’e dönüp, üşümüş veya somurtmuş göründüğüm için azar işittiğim günleri hatırlıyordum; sonra Lowood’dan kiliseden döndüğümde, bol bir yemek ve sıcak bir şömine özlemi çektiğimi, fakat ikisine de kavuşamadığımı… Bu iki dönüş de pek hoş ya da arzulanan şeyler değildi: beni belirli bir noktaya çeken bir mıknatıs yoktu, yaklaşmamla birlikte çekim gücü artan bir cazibe. Thornfield’a dönüş ise henüz denenmemişti.

Yolculuğum oldukça uzun, çok uzun geliyordu: bir gün elli mil, bir gece konakta; ertesi gün yine elli mil. İlk on iki saatte Mrs. Reed’i son anlarında düşündüm; çarpık ve solgun yüzünü, tuhaflaşmış sesini gözümde canlandırdım. Cenaze gününü, tabutu, cenaze arabasını, az sayıdaki akraba ve hizmetkârlarla gelen siyah giysili korteji, ardı ardına açılan mezar odasını, sessiz kiliseyi, ağırbaşlı ayini düşündüm. Sonra Eliza ve Georgiana aklıma geldi; birini balo salonlarının gözdesi, diğerini ise manastır hücresinin sakini olarak gördüm; her birinin kişilik ve karakter özelliklerini ayrı ayrı inceledim. Büyük bir şehre akşam varışım bu düşünceleri dağıttı; gece ise bambaşka bir yönde ilerledi: seyahat yatağıma uzandığımda geçmişi hatırlamayı bıraktım, yerine beklenti aldı.

Thornfield’a dönüyordum; ama ne kadar kalacaktım orada? Uzun değil; bundan emindim. Bu arada yokluğum süresince Mrs. Fairfax’tan haber almıştım: konaktaki parti dağılmıştı; Mr. Rochester üç hafta önce Londra’ya gitmiş, fakat iki hafta içinde dönmesi bekleniyordu. Mrs. Fairfax, onun düğün hazırlıkları için gitmiş olabileceğini tahmin ediyordu; zira yeni bir araba almayı konuşmuştu. Miss Ingram ile evlenecek olması fikri hâlâ ona garip geliyordu; fakat herkesin söylediklerinden ve kendi gözlemlerinden artık olayın yakında gerçekleşeceğine kuşkusu yoktu. “Şayet kuşkulanıyor olsaydınız, gerçekten inanılmaz olurdu,” diye düşündüm içten içe. “Ben kuşku duymuyorum.”

Akabinde soruyordum: “Peki nereye gitmeliydim?” Tüm gece Miss Ingram’ı düşledim: sabahın ilk ışığında, Thornfield’ın kapılarını yüzüme kapatıp bana başka bir yol gösterdiğini gördüm; Mr. Rochester ise kollarını göğsünde kavuşturmuş, bana ve ona alaycı bir gülümsemeyle bakıyordu sanki.

Dönüş günümü Mrs. Fairfax’a bildirmemiştim; zira Millcote’ta ne araba ne de atlı bir taşıtın beni karşılamasını istemiyordum. Mesafeyi sessizce yürüyerek geçmeyi planladım; ve kutumu ostler’in (ahanın görevlisi) bakımına bıraktıktan sonra, haziran ayının bir akşam altı sularında George Inn’den sessizce uzaklaştım ve Thornfield’a giden eski yola saptım: çoğunlukla tarlalardan geçen, artık nadiren kullanılan bir yol.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir