Kalabalıkların içinde hiç yalnız başınıza bir duygu hissettiniz mi? Hiç bir sinemayı iki kişilik gibi izleyip aklınıza kazıdınız mı her sahnesini… Hiç bir yemeği iki kişilik gibi oturup yediniz mi? Hiç bir hayatı iki kişilik yerine tek kişilik yaşadınız mı? Hiç telefonunuzun çalmadığı günler oldu mu? Kalabalık grupların içinde hiç dışlandığınız oldu mu? Hiç bir yere girdiğinizde böyle ezici gözlerle bakıldı mı size? Bana bakıldı… 25 yaşındayım. 25 yıldır yalnız yaşıyorum. Tek vücut tek tabanca… Ne arayan var ne soran var… Paris haricinde başka dostum da yok… Kendisi bir alman kurdu… Ha bire havlıyor.Apartmandakiler de şikayetçi ondan. Yakında apartmandan atılacağım. Paris’imle beraber sokaklara da düşeceğiz…
Adım Ahmet…Bu yaşıma kadar hep yalnızım dediğin gibi… Hep dışlandım, hep ezildim. Hiçbir zaman sevgilim olmadı…Hiçbir zaman iki bilet alıp aşk filmi seyredemedim… Hiçbir zaman bir restaurantta iki kişilik yemeği iki kişiyle yemedim… Hep tek oldum. Tek tabanca… Benim öbür insanlardan farkımın ne olduğunu 25 senedir çözemedim…Niye dışlanıyorum diye düşünmekten kafayı tırlatıp akıl hastanesine yattım… 3 sene boyunca akıl hastanesinde ömrün kaldırım saymakla,kaç tane bank olduğunu hesaplamakla ve akıl hastanesinin her köşesini ezberlemekle geçti. Hala hatırlıyorum 36 bin tane kaldırım taşı 15 tane bank… İçeride 500 tane oda… İçlerinde hiç sevgi yok. Dışarıda da yok. Sevgisiz geçirilen üç sene kafayı düzeltmedi. Üç sene bitince ve hastaneden çıkınca büromu da müvekkillerimi de elimden aldılar.Neymiş akıl hastanesinde yatan kişi büro yönetemezmişim… Her neyse anladığınız üzere avukatım… Suçlularla uğraşıyordum suçlular arkadaşımdı şimdi yanımda ne suçlular var ne de bürom… 3 aydır oturduğum evin kirasını boşluyorum… Yalan söylüyorum üç aydır. Ağzından hiç yalan çıkmayan birisi olarak nasıl bu hale düştüm diye düşünüyorum…
Babamı küçükken kaybettim… Annem de sağ olsun kadıncağız varıyla yokuyla okuttu sonra göçüp gitti sanki görevi bitmişcesine…
Okulda notlarım pekiyi hayatta sıfırdı… Okuldaki notlar hayatı düzeltmiyordu ki… Arkadaşlarımın arasında hep dalga geçilen ama yüksek not aldığım için kıskanılan biri olmuştum… İlkokulu Cumhuriyet İlköğretim’de okudum. Çocukluğumu yaşıyım diye pek fazla sınava çalışmadım. Sonuç olarak Cengizhan Anadolu Lisesi’ne girdim..4 sene boyunca tm bölümü okudum. Orada da dışlandım… Liseyi bitirince artık Konya’daki Selçuk Üniversitesinde okuyordum… Avukatlığı tutturmuştum… Suçlular arkadaşım olacak diye seviniyordum…Üniversiteyi bitirince birkaç büroda çalıştım… Emir altında çalışmak zor gelince büro açmaya karar verdim ve “Korkmaz” bürosunu açtım. 5 senedir iyi gidiyordum… Hayatımda yalan yoktu tırlamalık bir durum da yoktu… Sonra bir ara nasıl olduysa tırladım 3 sene akıl hastanesinde yattım dediğim gibi büromu da tek arkadaşım olan suçluları da elimden aldılar…
Şimdi İstanbul’dayım. Beyoğlu sokağında yaşıyorum… Parisimle beraber oturmuşuk güneşin batışını seyrediyoruz…Elimde bir bardak çay ve bir tablet var… Tableti açtığımda birinden mesaj var diye bildirim geliyor… Şüpheli gözlerle bildirimi bakarken parmağımla da bildirime dokunuyorum… Bir suçlu benden yardım istiyor… Akıl hastanesinde yattığımı da biliyor ve bana güvendiğini söylüyor. Şaşırıyorum acaba bu kadar dışlanan biri dışarıya nasıl bu kadar güven verebilir? Bilmiyorum… Yarın Limon kafede buluşalım diyor… Telefon numarası bırakmış. Böyle bir iş kaçar mı deyip telefonu kucakladığım gibi rakamları çevirip arıyorum…Yarın Limon Kafede saat 2’de anlaşıyoruz…Heyecanla tableti bırakıp yarın giyeceğim kıyafetleri hazırladıktan sonra yatağa uyumak üzere geçiyorum…
—————————————————-
Devamı ne zaman gelir bilmiyorum..
Yazar:Cansu Porsuk(Mutlu Çocuk)