🎥 Fuat Uzkınay ve Türk Sinemasının Doğuşu: Ayastefanos’daki Rus Abidesi’nin Yıkılışı

Beyaz Perde Tarihi

1914… İstanbul’da tramvaylar tıkır tıkır çalışıyor, sokaklarda fesler ve şemsiyeler dolaşıyor. Henüz kimsenin “Oscar töreni” diye bir derdi yok ama sinema dünyada yeni yeni parlayan bir yıldız. Ve işte tam bu sırada sahneye, geleceğin Türk sinema tarihine adını altın harflerle yazdıracak Fuat Uzkınay çıkıyor.


🏛️ Bir Anıt, Bir Kamera ve Bir Fikir

Ayastefanos (Yeşilköy) semtinde, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sonrası dikilmiş koca bir Rus Abidesi var. Osmanlı halkı için pek tatlı anılar taşımıyor bu taş yığını. 1. Dünya Savaşı’na girişimizin ardından, “Bu anıt artık burada duramaz” kararı alınıyor.

Ama işte tam burada sinema tarihimizin en kritik cümlesi kuruluyor:

“Bunu bir de filme çekelim.”


📽️ Kamera: O Zamanlar “Telefon” Değildi

Fuat Uzkınay’ın kullandığı kamera, bugünkü “cep telefonunu çevirip REC tuşuna basma” kolaylığında değil. O dönemde 35 mm film kullanan, elle çevirmeli, ağır mı ağır bir cihaz. Tripodlar öyle hafif değil, kamerayı omzuna alıp “koşar çekim” yapmak imkânsız.

  • Film hızı: Yaklaşık 16 kare/saniye. Yani bugünkü filmlerden biraz daha “hızlı” görünür.
  • Ses? Yok! O zamanlar tüm filmler sessizdi. Yıkımın gürültüsünü ancak hayal edebiliyorsun.
  • Kurgu? Henüz makas ve bantla elle yapılıyor. “Ctrl+C, Ctrl+V” hayali bile yok.

🎭 Oyunculuk?

Ayastefanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışı bir belgesel niteliğinde olduğu için profesyonel oyuncu yok. “Başrolde: Gerçek insanlar” desek yeridir. Ama dönemin sinema algısında oyunculuk, abartılı jest ve mimiklerle yapılıyordu. Çünkü sessiz sinema döneminde her duyguyu yüzünle ve bedeninle göstermen gerekirdi.

  • Sinema oyuncuları tiyatrodan geldiği için kamera önünde “fazla teatral” davranırlardı.
  • Gözler kocaman açılır, eller havada jestler yapılır, “bakış” her şeyi anlatırdı.

Bu filmde ise tek “performans” yıkım ekibine ait. Düşünsene, hayatında ilk defa kamerayla karşılaşıyorsun ve birinin sana “Sakın meraklı meraklı kameraya bakma” demesi gerekiyor. 😄


🌆 O Günün Atmosferi

Kamera kurulmuş, halk etrafta toplanmış, herkes merak içinde. Dönemin teknik imkânlarıyla, kameranın konumu büyük ihtimalle sabit tutulmuş. Pan (sağa-sola çevirme) veya tilt (yukarı-aşağı hareket) gibi hareketler çok sınırlıydı. Dolayısıyla yıkım tek bir açıdan, belki ufak bir yakınlaştırmayla çekildi.


🎞️ Film: 150 Metrelik Tarih

150 metre film şeridi, dönemin ölçülerine göre birkaç dakika eder. Bu kısa görüntüler, belki bir sonraki hafta Beyoğlu’ndaki sinema salonlarında gösterilmişti. O dönem salonlarda film gösterimleri öncesinde kısa belgeseller, savaş haberleri ve duyurular sunulurdu.


💔 Ne Yazık ki Kayıp

Yıllar içinde savaş, arşiv yetersizliği ve ihmal yüzünden film kayboldu. Elimizde ne bir kare fotoğrafı ne de kopyası var. Ama belgelerde, bu filmin Türk sinema tarihindeki ilk yerli yapım olarak geçtiğini biliyoruz.


🎬 Fuat Uzkınay’ın Katkıları

  • Orduya sinema makineleri kazandırdı.
  • Savaş sırasında cephe görüntülerini kayda aldı.
  • Türk sinemasının teknik temellerini atan kişilerden biri oldu.
  • Sinema kültürünün yaygınlaşmasına öncülük etti.

✨ Son Söz

Fuat Uzkınay’ın kamerası o gün sadece bir anıtın yıkılışını çekmedi; bir ülkenin sinema tarihine “kayıt” tuşuna bastı. O günün ağır kameraları, sessiz film formatı, tiyatro kökenli jestler ve sınırlı teknik imkanlar, bugün devasa setler ve CGI efektlerin atası oldu.

Belki o filmi izleyemiyoruz ama onun yarattığı sinema dalgası hâlâ perdelerden üzerimize vuruyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir