Birbirine Tapmanın Anlatıldığı Bölüm
Aşk sözleri, sofra sohbetleri kadar uçucu ve kısa ömürlüdür. Aşkın sözleri bulutlar gibi gelir geçer, sofra muhabbetleri ise duman misali kaybolur.
Fameuil ile Dahlia, birlikte hafifçe bir şarkı mırıldanıyordu. Tholomyès, keyif içinde şarabını yudumluyor; Zéphine kahkahalara boğulmuştu. Fantine’in yüzünde ise tatlı bir tebessüm vardı. Listolier, Saint-Cloud’dan aldığı tahta bir trompetle oyalanıyor, ısrarla üfleyip duruyordu. Bu sırada Favourite, Blachevelle’e sevgi dolu gözlerle baktı ve içten bir sesle dedi:
– Blachevelle, sana tapıyorum.
Favourite’in bu sözleri Blachevelle’i hafifçe gülümsetti, ardından alaycı bir soruyla karşılık verdi:
– Favourite, peki ya bir gün seni sevmekten vazgeçersem ne yaparsın?
Favourite’in gözleri bir anda büyüdü, yüzünde bir kararlılık belirdi. Haykırarak cevap verdi:
– Ben mi! Sakın böyle bir şey söyleme, şaka bile olsa! Eğer beni sevmeyi bırakırsan, seni bulurum! Tırmalarım, çizerim, üzerine bir kova su dökerim, hatta seni polise bile şikâyet ederim!
Blachevelle, bu tehditleri sevimli bir delilik olarak gören bir adamın kibirli keyfiyle gülümsedi. Favourite ise hızını alamadı:
– Evet, seni herkese rezil ederim! Polislere yalvarırım, bağırıp çağırırım! Kendime hâkim olur muyum hiç? Aşağılık herif seni!
Blachevelle, sandalyesine yaslandı, bu sözlerden büyülenmişçesine gözlerini kapattı. Derin bir keyifle gerindi, sanki zaferi kutluyordu.
Bu sırada Dahlia, yemeğine ara verip Favourite’in kulağına eğildi ve hafifçe sordu:
– Blachevelle’e bu kadar mı aşıksın?
Favourite, çatalını eline alırken aynı alçak tonda yanıt verdi:
– Ben mi? Ondan nefret ediyorum! O tam bir cimri! Aslında karşı komşunun oğlunu seviyorum. Çok daha hoş biri. Biliyor musun, onu her gördüğümde “Bu kesin bir oyuncu,” diyorum. Oyuncular hoşuma gidiyor. Eve her girdiğinde annesi, “Aman Tanrım, huzurum kalmadı, şimdi kavga çıkar,” diyor. Ama dostum, konuyu değiştir artık, kafamı şişiriyorsun!
– Çünkü evde durmak nedir bilmez. Farelerin cirit attığı tavan aralarına çıkar, en karanlık köşelere dalar, tepelere tırmanır – ardından da şarkılar söyler, tiratlar atar! Öyle ki alt kattakiler bile onu duyuyor. Şimdiden bir avukatın yanında çalışıyor, günde yirmi kuruş kazanıyor. Saint-Jacques-du-Haut-Pas kilisesinin eski bir kantorcusunun oğluymuş. Ah, o kadar tatlı ki! Bana hayran olduğunu her fırsatta belli ediyor. Geçen gün, krepler için hamur hazırlarken, “Matmazel, eldivenlerinizden tatlı yapın, yerim,” dedi. İşte sanatçılar böyle şeyler söyler! Ah, gerçekten çok hoş biri. Ona deliler gibi âşık olmak üzereyim. Ama işte, hâlâ Blachevelle’e tapıyorum dediğimi söylüyorum. Ne kadar da yalan söylüyorum, değil mi?
Favourite, bir an derin bir nefes aldı, sustu, ardından yeniden konuşmaya başladı:
– Dahlia, biliyor musun, çok üzgünüm.
Bütün yaz boyunca yağmur bir an olsun dinmedi. Rüzgâr, sinirlerimi altüst ediyor; durmak bilmeyen bir uğultu. Üstelik Blachevelle tam bir cimri! Pazarda doğru dürüst bezelye bulamıyoruz, ne yiyeceğimizi şaşırdık. İngilizlerin dediği gibi, tam anlamıyla melankoli içindeyim. Tereyağı desen ateş pahası! Ve bu da yetmezmiş gibi, bir de şu duruma bak: yemek yediğimiz yerde bir yatak var! Bu rezalet hayatımdan soğumama yetiyor da artıyor.
Favourite’in şikâyet dolu sesi yavaş yavaş masadaki sohbetlere karışırken, dışarıda yağmur ince ince yağmaya devam ediyordu. Kendi iç dünyasında çelişkilerle boğuşsa da, bu anların bile bir gün özleneceğini hissetmekten kendini alamadı.
Çevirmen : Cansu Porsuk