Sefiller – XIV. Bölüm

Düşünceleri Son Bir Söz Bu tür ayrıntılar, özellikle günümüzde, moda tabirle söylemek gerekirse, Digne Piskoposu’na bir “panteist” havası verebilir. Hatta bazıları, onun, zamanımızda sadece zihinlerde filizlenip büyüyerek dinlerin yerini alan kişisel bir felsefeye sahip olduğu fikrini bile düşünebilir. Fakat şunu açıkça belirtmek gerekir ki, Monsenyör Bienvenu’yu tanıyan hiçbir kimse, onun hakkında böyle bir düşünceyi haklı […]

Continue Reading

Sefiller – XIII. Bölüm

Onun İnancı Dini bakış açısını sorgulamak, Digne Piskoposu için gereksizdir. Böyle saf bir ruh karşısında tek hissettiğimiz şey, derin bir saygıdır. Doğru bir insanın vicdanına güven duyulur, sözlerine inanılır. Dahası, bazı özel karakterler için, bizlerin inançlarından farklı bir inançta olsa bile, insan erdeminin en yüce değerlerinin orada da yeşerebileceğine inanırız. Bu öğreti ya da gizemlerle […]

Continue Reading

Sefiller – XII.Bölüm

Monseigneur Bienvenu’nün Yalnızlığı Bir piskoposun etrafında, tıpkı bir generalin genç subaylarla çevrili olduğu gibi, genellikle bir grup genç rahip bulunur. Aziz François de Sales, bu genç rahipleri “çaylak din adamları” olarak tanımlar. Her mesleğin, başarıyı yakalamış kişilere eşlik eden istekli adayları vardır; her güç sahibinin çevresinde bir kalabalık, her servetin bir sarayı ve onu çevreleyen […]

Continue Reading

Sefiller – XI. Bölüm

Bir Uyarı Monseigneur Bienvenu’yu “bir filozof piskopos” ya da “vatansever bir rahip” olarak görmek, büyük bir yanılgıdır. Onun, neredeyse “birleşme” olarak tanımlanabilecek G ile karşılaşması, içinde hafif bir şaşkınlık uyandırmış ve onu daha da yumuşak bir insan haline getirmiştir. Gerisi ise bundan ibarettir. Monseigneur Bienvenu, her şeyden önce, siyasi bir figür olmaktan oldukça uzaktı; ancak […]

Continue Reading

Sefiller – VIII.Bölüm

“İçki sonrası akıl ermez.” Bahsedilen senatör, engelleri hiçe sayarak kararlılıkla hedefine doğru ilerleyen, “vicdan”, “yeminli sadakat”, “adalet” ve “görev” gibi kavramları göz ardı eden bir adamdı. Eski bir savcıydı; başarısı, onu yumuşatmıştı. Kötü bir insan sayılmazdı, ancak çevresindekilere—oğullarına, damatlarına, akrabalarına, hatta arkadaşlarına—her türlü küçük yardımı sağlamakta bir sakınca görmüyordu. Hayatın sadece iyi yanlarından, fırsatlarından yararlanmayı […]

Continue Reading